28 Kasım 2012 Çarşamba

Beko: Bir dünya faciası...

Biraz tüketici köşesine çevirmek olacak ama iki haftadır çok fena yetkili servis mağduruyuz...

Arçelik ve Beko markalarının genellikle huyudur, garanti süresi bittiğinin ertesi günü saçmalamaya başlarlar... Eskiden bu beyaz eşya, elektronikler filan üretilirken evladiyelik olsun, nükleer patlamaya bile dayansın gibi şeyler gözetilirken artık 'oh olsun üç sene sonra bunun kapısını açınca mehaba diyenini çıkaracaz zaten atsın yenisini alsın' gibi bir tüketim öncelikli düşünce hakim... Bu yeni bir durum değil tabi, üzerine fasikül fasikül yazılar tezler var, zaten konu da bu değil, ama ben hala bu tip şeyleri aldım mı sonuna kadar kullanmayı seviyorum, örneğin 7 senelik cep telefonumu, pili 12 dakika filan dayanıyor da olsa değiştirmeye kıyamıyorum, ne zaman ki açılmayacak artık, o zaman...

Buzdolabımız için de benzer bir durum söz konusu: Daha önce de başıma gelmişti, raflarının dolaba takıldığı ara parçayı olabildiğince dandik yapıyorlar, uyduruk plastik parça bir süre sonra ağırlıktan kırılıyor, o parçayı tek başına yedek olarak vermeyip komple rafını değiştiriyorlar, elinde koskoca bir camla kalakalıyorsun.

Önceki tecrübemden hareketle, en yakın Beko servisini aradım iki hafta önce, anlattım durumu, hadi ama çabuk dedim, raf lazım yarısı dışarıda kaldı dolabın. İyi, hoş, beş, bir haftaya gelecek, biz sizi arayacağız... Tamam hadi bekleriz bir hafta...

6 gün geçti, yahu bir arayayım ne alemde dedim, anaaaa "bizde öyle bir sipaaaariş yok hamfendi" demesin mi? Bu arada şaka gibi ikinci raf için de aynı şey olmasın mı, zaten 60cm enli dolap, tek rafa kalakaldım, boyuna dışarıdan günlük yemek alıyoruz koyacak yer yok...

Hadi o zaman dedim şimdi alın sipariş, bari 3 tane söyleyelim dedi, zor bulunuyor zaten, oh tamam iyi fikir, en kısa zamanda bekliyorum...

Bekliyorum beklemesine ama ses yok yine, 3 gün geçti, 5 gün geçti... Eee nerede kaldı benim raf diye arıyorum, "biz size gün içinde döncez hamfendi" diyor, dönen eden yok. En son bugün artık en 'haklı tüketici' tavrımı takındım, aradım, önce yumuşak (ama hanımefendi, böyle olmuyor) sonra kızgın (aaa ama kaç hafta oldu yani) sonra da acındıran (çocuğum var benim bak aç kaldı sizin yüzünüzden) tavırlarımı sırasıyla sergiledikten sonra hatun "ah evet bir tane raf siparişiniz varmış, bakalım, yarınki sevkiyatta çıkarsa ararız" demesin mi? Gözümün önünde beliren yıldızları sabırla savuşturarak yeter ama ya dedim, bu ne yani, hadi üç raf olmasın (onu da kendiniz önermiştiniz) ikiye de razıyım ama mutlaka bana getirin şu raflarımı, yarın, yoksa haftasonuna kadar burada olsun ve mutlaka beni haberdar edin!

Sonucu yarın göreceğiz tabi...

Bu arada buzdolabını açtığımızda Balkanlar'dan gelen soğuk hava dalgası dolaşıyor içeride, hani ilk defa mı oluyor diyeceksiniz bu, pek de değil, normal zamanda da sadece yarım asır önceden kalma artık peynir kıvamına gelmiş bir bardak süt filan kaldığı oluyor da bu sefer bahanem sağlam...

Acaba peşini mi bıraksam hatta rafların, yemek yapmaya üşendikçe 'saklayacak yerim yok' der geçerim :)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder